22 Şubat 2008 Cuma

HKPCG– 16 GERÇEK EV PARTİSİ

17 Şubatta, karın çok yağdığı günlerden birinde yeni taşındığımız evdeki partiye tam tamına 5 kişi geldi (Aşkın, Mine, Murat, Nesrin, Sibel) Volkan ve benimle birlikte ettik 7. Böyle bir karlı gün için gayet iyi bir sayıydı. İşin aslı taşınalı beri doğru dürüst haber ve hava durumu seyretmediğim için sonradan, seçtiğim tarihin yanlış olduğunun farkına vardım ama elden ne gelir, duruyu yapmıştım. Elbette tüm arkadaşlarımı her zaman bize beklerim, böyle sadece HKPCG kapsamında değil ev gezmeleri…


O gün ne mi yaptık? Bol sohbet, müzik, yemek ve içmek dışında dans da isterdim, olmadı gene. Ama Aşkın’dan hoş bir öneri geldi: “bir dahaki buluşmamızda 70’lerin kıyafetlerinden giyelim ve Bostancı sahilde yürüyelim” dedi. Gülüştük tabi ama bence de güzel fikir, havalar ısınsın başka gelen olmazsa da ben varım bu kostümlü yürüyüşe…



O akşam Sibel’in getirdiği CD’lerden “bilin bakalım, bu neyin müziğiydi” yarışmasına da iştirak etmeye çalıştık. Sibel’in ilk sorusunu 9 sn. içinde Kaptan Onedin diye bilen Murat’tı. Yarışma çok tutmadı, çünkü bilemedik. Herkes gevezeydi, yeni gevezeliklerde buluşmak üzere…

13 Şubat 2008 Çarşamba

HKPCG - 15: TİYATRO (Çok Yaşa Komedi)


Yeni yılın ilk gezisinde, karlı bir akşam Cevahir Alışveriş Merkezi içinde yer alan Şişli Cevahir Sahnesi’nde Anton Çehov’un Çok Yaşa Komedi adlı oyununu izledik (ben, Volkan, Nesrin, Mine, Mustafa, Yesim, Aysel Abla ve iki arkadasi). Sanırım herkes oyunu beğendi.

Oyunu Işıl Kasapoğlu yönetmiş. Çok Yaşa Komedi üç bölümden oluşuyor: "Bir Evlenme Teklifi", "Tütünün Zararları" ve "Ayı". Aslında bir dördüncü bölüm de varmış ama onu sahnelemiyorlar. Tüm oyuncular (Zeynep Erkekli, Galip Erdal ve Zafer Algöz) çok başarılıydı. Zafer Algöz’ü ilk gençliğimde Bursa Devlet Tiyatrosu’ndan biliyorum. “Ayı” adlı son bölümdeki performansına çok güldüm. Zeynep Erkekli de o büyük cüssesiyle, esnekliği ve hareketliliğiyle çok etkileyiciydi ve elbette komikti. Dekor belki daha iyi olabilirdi ama ışık güzeldi.


Oldum olası Rus edebiyatını severim. Geçen bayram Bulgakov’un Son Günler-Puşkin adlı oyununu okumuştum, birkaç hafta sonrasında da Çehov’un Çok Yaşa Komedisi’ni seyretmek bana iyi geldi. Rus edebiyatına ait okuduğum veya seyrettiğim eserlerde iki şeyi çok severim. Birincisi Katerina Anna İvanovna, Vasiliy İvanoviç Kuleşov gibi eğlenceli, uzun isimler vardır. İkincisi yerel gibi gözüken konularda, çeşitli dedikodularla bezenen sınıfsal yaşam hikayelerinde aslında tamamen evrensel bir insanlık hali anlatılır. Bu hususta görüş bildirmek ve paylaşmak isteyen arkadaşlarımla konuşmayı arzu ederim.